Betonun üç temel bileşeninden biri olan karışım suyu, çimentonun sertleşmesini sağlayan kimyasal reaksiyonları başlatır ve harcın kıvamını belirler. Ancak bu birleşimin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi, kullanılan bileşenlerin kalitesine bağlıdır. Karışım suyunun kimyasal ve fiziksel özellikleri, betonun dayanımını, uzun ömürlülüğünü ve güvenliğini belirleyen temel faktörlerden biridir.
Temiz ve nötr özellikteki bir su ile hazırlanan beton, yıllarca sağlam kalabilirken; tuzlu, kirli veya organik madde bakımından zengin bir su kullanıldığında betonun iç yapısında zamanla bozulmalar meydana gelir. Bu bozulmalar yapıların korozyona uğramasına, kılcal çatlakların oluşmasına ve dayanım kaybına neden olur. Dolayısıyla beton üretiminde kullanılacak suyun niteliği, ilk aşamada küçük bir ayrıntı gibi görünse de uzun vadede yapı güvenliği açısından büyük bir öneme sahiptir.
Beton Karma Suyunun Temel Özellikleri
Beton karma suyunun beton için uygun kabul edilebilmesi için belirli sınır değerler belirlenmiştir. Bunların başında pH değeri gelir. Suyun pH aralığının 6 ile 8 arasında olması ideal kabul edilir. Bu aralığın altındaki sular asidik özellik göstererek çimentoya zarar verebilir; üstündeki sular ise aşırı bazik özellik göstererek benzer şekilde çimento minerallerini olumsuz etkiler.
Bir diğer önemli husus sudaki çözünmüş tuz miktarıdır. Yüksek tuz içeriği betonun iç yapısını zayıflatır ve özellikle klorür ile sülfat iyonları tehlike oluşturur. Klorür iyonları yapıda kullanılan demirin korozyonunu hızlandırırken, sülfat iyonları betonda genleşmelere ve çatlak oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle betonarme yapılarda klorür miktarı en fazla 500 mg/L, öngerilmeli betonlarda ise en fazla 200 mg/L olmalıdır. Sülfatlar için genellikle 2000 mg/L sınırı kabul edilmektedir.
Suyun organik madde ve yağ içeriği de betonun kalitesini doğrudan etkiler. Organik kirleticiler çimentonun suyla reaksiyonunu engelleyerek priz süresini uzatır ve bağlanmayı zayıflatır. Ayrıca suyun rengi, kokusu ve bulanıklığı da kaliteyi belirleyen önemli göstergelerdir. Uygun bir beton karışım suyu berrak olmalı, deterjan kalıntısı veya köpüklenme göstermemeli ve koku bakımından nötr olmalıdır.
Kalitesiz Suyun Yol Açabileceği Sorunlar
Analiz edilmeden kullanılan bir su, kısa vadede herhangi bir olumsuzluk göstermese bile zamanla yapıda ciddi hasarlara neden olabilir. Örneğin tuzlu veya organik madde bakımından kirli bir suyla hazırlanan beton, ilk etapta standartlara uygun gibi görünebilir. Ancak ilerleyen süreçte yapıda kullanılan demirlerde paslanma başlar, kılcal çatlaklar meydana gelir ve betonun taşıma kapasitesi düşer. Bu durum, yapıların ömrünü kısaltmakla kalmaz, aynı zamanda bakım ve onarım maliyetlerini de artırır.
Karışım suyunun uygunluğunu belirlemek için belirli testler yapılır. pH ölçümü temel kontrollerin başında gelir. Elektriksel iletkenlik testi ile suyun tuzluluk oranı belirlenir, klorür ve sülfat miktarları laboratuvar ortamında analiz edilir. Ayrıca suyun organik madde yükü, askıda katı madde miktarı, rengi ve kokusu da değerlendirilir.
Şebeke suları genellikle temiz kabul edildiği için yılda bir kez yapılan analiz yeterli görülürken, kuyu suları, yüzey suları veya geri kazanılmış sular için bu testlerin yılda en az iki kez tekrarlanması tavsiye edilmektedir. Farklı kaynaklardan elde edilen suların karıştırılması durumunda ise karışımın kendisi ayrıca analiz edilmelidir.
Türkiye’de beton üretiminde kullanılan suyun özellikleri TS EN 1008 standardı ile düzenlenmiştir. Bu standart, suyun sahip olması gereken fiziksel ve kimyasal özellikleri gösterir. Uluslararası alanda ASTM C1602 ve ACI 318 gibi standartlar da betonarme ve öngerilmeli yapılarda kullanılacak suyun sınır değerlerini belirlemiştir. Bu düzenlemelerin ortak amacı, betonun kimyasal dayanıklılığını korumak, yapıdaki korozyonu önlemek ve yapının ömrünü uzatmaktır.
Beton üretiminde kullanılan su, yapı kalitesi üzerinde doğrudan belirleyici bir unsurdur. Uygun pH değerine sahip, düşük tuz içeriği bulunan ve organik kirleticilerden arındırılmış bir su kullanmak, hem betonun taze halde işlenmesini kolaylaştırır hem de uzun vadeli dayanıklılığı güvence altına alır. Bu nedenle karışım suyunun rastgele seçilmesi yerine standartlara uygunluğu mutlaka doğrulanmalı ve düzenli olarak kontrol edilmelidir.